Kayıtlar

Mart, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ANTİK MISIRIN ÖLÜM SONRASI HİZMETKARLARI

Resim
 Hepinize merhabalar sevgili Kırmızı Defter okuyucuları. Kırmızı Defterin bu sayfasında "Ölümden sonra ki hizmetkarları" tabi ki Mısır uygarlığına göre  inceleyeceğiz. Dilerseniz başlayalım... Ey Ushabti, eğer çağrılırsan veya ölüler diyarında yapılması gereken herhangi bir işi yapmak için görevlendirilirsen ‘İşte buradayım’ diyeceksin. Antik Mısır hükümdarlarının ölümlerinden sonra hizmetkarlarının kurban edilerek onlarla birlikte gömülmesi, yaygın ama gerçeği tam olarak yansıtmayan bir bilgidir. Bu eksik ve hatalı bilginin popülerliğini Hollywood etkisi olarak açıklayabiliriz sanırım. Mısır bilimciler, Birinci Sülale döneminde hizmetkarların gömülmesi gibi bir uygulamaya dair spekülasyonlar bulunduğu ancak o zaman dahi bunun istisnai bir işlem olduğu konusunda hemfikirler. Ancak Mısır inanışlarında zengin ve önemli insanlara öte dünyada hizmet edilebilmesi için daha ilgi çekici başka bir yol var; hizmetkar heykelcik Ushabti. Eğer dünyanın çeşitli müzelerini gezme fırsatınız

ÖLÜM KOKULU CELLATLAR

Resim
 Hepinize merhaba sevgili Kırmızı Defter okuyucuları. Kırmızı Defterin bu sayfasında sizlerle "Cellatlar"  hakkında konuşacağız dilerseniz başlayalım. Büyük bir devlet olmak istiyorsanız, belirli kural ve kanunlarınızın olmasının yanı sıra bunların iyi işlemesi gerekir. Devletin düzenini korumak içinse, cezalarınız caydırıcı olmalıdır. Bu yazımda kısaca, Osmanlı İmparatorluğu’nda düzeni sağlamada en büyük etkenlerden biri olan, fakat isimleri konuşulmayan cellatlardan bahsedeceğim. Cellatlar, tarih boyunca hemen hemen her imparatorlukta ve krallıkta karşımıza çıkar. Suçluları bazen baltayla, bazen giyotinle, bazen kılıçlarıyla, bazense asarak öldürme görevine sahip olan bu insanlar, Osmanlı İmparatorluğu’nda farklı bir üne kavuşmakla beraber, her zaman merak konusu olmuşlardır. Osmanlı İmparatorluğu’nun temel yönetim prensiplerinden biri, ödül-ceza sistemiydi. Devlet, başarılı bir işe imza atmış görevlilileri ödüllendirir; başarısız olan ya da ihanet edenleri ise, cezalandırı

KARANFİL DEVRİMİ

Resim
  Hepinize merhaba sevgili Kırmızı Defter okuyucuları. Kırmızı Defterin bu sayfasında sizlerle "KARANFİL DEVRİMİ"  hakkında konuşacağız dilerseniz başlayalım. Darbeler, -ne sebeple ve nasıl gerçekleşmiş olurlarsa olsunlar- toplumları ileriye değil, geriye götürürler. Ve genellikle, geniş hak kazanımlarına değil, sınırlı bir özgürlüğe sebep olurlar.Çok da uzak bir geçmişe dayanmayan Karanfil Devrimi, faşist yönetime karşı tek kurşun atılmadan gerçekleşmiş bir askeri darbedir. Biz de, dünya tarihinin önemli gelişmelerinden kabul edilen Karanfil Devrimi’ni hazırlayan koşullardan ve devrimin sonrasında yaşananlardan kısaca bahsetmek istedik. Karanfil Devrimi, 25 Nisan 1974’de Portekiz’de şiddet kullanılmadan gerçekleştirilen askeri bir darbedir. Portekiz’in otoriter diktatörlükten demokrasiye geçişini sağlayacak, iki yıllık bir değişim sürecinin başlangıcı kabul edilmektedir. Darbe olarak başlamış, ancak rejim değişikliğine götüren siyasal-sosyal bir devrime dönüşmüştür. Portekiz

NEVRUZ

Resim
 Hepinize merhaba sevgili Kırmızı Defter okuyucuları. Kırmızı Defterin bu sayfasında sizlerle "Nevruz "  hakkında konuşacağız dilerseniz başlayalım. Orta Asya'dan Balkanlardaki uluslara kadar çok geniş bir bölgede yerel renk ve inançlarla kutlanan Nevruz, he r ulusun kendi kültür değerleriyle özdeşleştirip sembolleştirdiği, özü itibariyle baharın gelişinin kutlandığı coşkuyla karşılandığı bir gündür.  Yaşadığı geniş coğrafyada doğa ve çevrenin uyanışının kutlandığı Nevruz Bayramı'nın Anadolu'da ve Türk kültürünün yayıldığı bölgelerde de son derece köklü ve zengin bir geçmişi vardır.   Nev(yeni) ve ruz (gün) kelimelerinin birleşmesinden meydana gelen ve YENİGÜN anlamını taşıyan Nevruz, kuzey yarımkürede başta Türkler olmak üzere bir çok halk ve topluluk tarafından yılbaşı olarak kutlanır.  Gece ile gündüzün eşitlendiği 21 Mart'ta güneş göçmen kuşlar gibi kuzey yarımküreye yönelir. 21 Mart ile birlikte havalar ısınmaya, karlar erimeye, ağaçlar çiçeklenmeye, topr

O DA ÇOCUKTU...

Resim
 Hepinize merhaba sevgili Kırmızı Defter okuyucuları. Kırmızı Defterin bu sayfasında sizlerle "Mustafa Kemal'in az bilinen çocukluk anısını "  anlatacağız  dilerseniz başlayalım. Atatürkün çocukluk anıları denildiğinde birçoğunun okul zamanına ait olduğunu görmek mümkündür. Atatürkün çocukluk anılarından biri şöyledir; Atatürk Şemsi Efendi İlkokulunda eğitim görürken bir gün beden eğitimi dersinde koşu yarışmasına katılır. Bu yarışmayı kazanan okullar arası yapılacak koşu yarışmasında okulu temsil edecektir. Mustafa Kemal’in öğretmeni okul etrafında iki tur atıp buraya gelen birinci olacak der. Yarışın başlaması ile Atatürk ilk turu birinci olarak bitirir. Son turda koşarken bir kuş yavrusunu gören Mustafa Kemal Atatürk onun bir kedi tarafından yenilebileceğini düşünür ve yarışı bırakarak küçük kuşu kurtarır. Yarışı yürüyerek ve sonuncu bitiren Mustafa Kemal oradan uzaklaşırken yarışmayı birinci bitiren çocuk öğretmenine “Öğretmenim Mustafa Kemal bu yarışın birincisidir.

DUR YOLCU!

 Hepinize merhaba sevgili Kırmızı Defter okuyucuları. Kırmızı Defterin bu sayfasında sizlere "destanların destanını, savaşların savaşını "anlatacağız  dilerseniz başlayalım. I. Dünya savaşı... Dünyanın savaşımıydı gerçekten ? Yoksa dünyadan bir haber olan insanların bir karış toprak için milyarlarca insanı öldürmesi miydi ? I. Dünya savaşı başladıktan kısa bir süre sonra Osmanlı İmparatorluğu savaşa girmiş savaşın seyirini değiştirecek o cepheyi Çanakkale Cephesini açmıştı. Savaşın seyiri değişti mi ? Evet değişti bu akademik olarak da kanıtlandı, zaten bunların bildiğiniz ;senelerdir okullarda, kurslarda sizlere anlatıldığı için çok fazla değinmeyeceğiz. Peki biz neye değineceğiz ? Anafartalar komutan anlatacağız, Seyit Onabaşımızı anlatacağız, Halide Onbaşıyı,  Fevzi Paşayı anlatacağız, Lord Casey'i anlatacağız,  Fransız General Bridges'i anlatacağız... Bu isimler sizlere yabancı gelmemeli sevgili okurlarımız. Bu isimler tarihe adını altın harflerle kazıtmış yetmemi

MOR

Resim
 Hepinize merhaba sevgili Kırmızı Defter okuyucuları. Kırmızı Defterin bu sayfasında sizlerle "mor renk hakkında" konuşacağız dilerseniz başlayalım. Renklerin anlamlar taşıdığını hepimiz biliyoruz. Bu anlamlar bazen fallarda, bazen videolarda bazen de tarihin içinde karşımıza çıkıyor. Tarihte her milletin her devletin bir rengi oluyor ve bu renkleri de göstermekten mutlu oluyorlar.  Bakıldığında bu zamana kadar devletlerde  çok çok nadir görülen bir renk var; MOR. Hiç yok demiyoruz elbette vardır ama oldukça nadirdir. Peki neden?  Öncelikle mor rengin anlamına bakarsak  Mor renk yüksek zümreyi, şatafatı, ahengi ve zenginliği ifade etmektedir. Şöyle ki sevgili okurlarımız eski dönemlerde boyalar şu an ki kadar hızlı temin edilemiyordu. Bitki köklerinden, yiyeceklerin bıraktığı sularından kısaca doğadan temin ediliyor, her mevsim değişiminde ise bu renkler değişiyordu.  Fakat mor rengi kavuşmak diğer renklere kavuşmaktan daha zordu. Kavuşulduğunda ise zor elde edildiği için old

ŞİMDİ DANS YASAK MI ?

  Hepinize merhabalar sevgili Kırmızı Defter okuyucuları. Kırmızı Defterin bu sayfasında sizlere "yasak bir dansın hikayesinden "  bahsedeceğiz. Dilerseniz başlayalım... Rivayetler, rivayetler... Osmanlı devleti hakkında o kadar çok yalan yanlış, gerçek olmayan hikaye vardır ki... Bu günde merceğimiz bu hikayelerden birine Kanuni Sultan Süleymanın dansı yasakladığı mektupta olacak. Buyrun efendim mektubumuz; "Ben ki, kırk sekiz krallığın hakanı Sultan Süleyman Han'ım. Sefirimden aldığım habere göre, memleketinizde dans namı altında kadın-erkek birbirine sarılmak suretiyle, alamele-innas (herkesin gözü önünde) icra-i lağviyyat (faydasız işler) işlenmekte olduğu mesmuu şahanem olmuştur (işitmişimdir). ...  İş bu rezaletin memkeletime de sirayeti ihtimali muvacehesinde  name-i hümayunum yed'inize (elinize) vusulünden (ulaşmasından) itibaren derhal son verilmediği takdirde, bizzat ordu-yu hümayunumla gelip men'e muktedirim." Evet sevgili okurlarımız Kanuni S

KAHVE

Resim
Hepinize merhabalar sevgili Kırmızı Defter okuyucuları. Kırmızı Defterin bu sayfasında sizlere "kahve çekirdeğinin yolculuğundan "  bahsedeceğiz. Dilerseniz başlayalım...   Kahve Paris’e Moda , Viyana’ya Harp ganimeti , Londra’ya ilaç olarak girdi kahvenin çekirdeği. 17. asır içerisinde Batı Avrupa’da kahvenin tanınmasına Türk elçileri ile , Türk savaşçıları sebep oldular. Evet sevgili okurlarımız yanlış okumadınız şu andan avrupanın sahiplendiği, ürettiği, geliştirdiği kahveyi onlara ilk sunan Türkler oldu. Ancak Türklerin Avrupa’ya tanıttığı kahve , Avusturya , Fransa , Macaristan ve İngiltere’den önce , Venedik'e girdi. Peki nasıl ? 1683 yılında I. Süleyman ısrarı ve isteği üzerine Viyana Kuşatması başlatıldı fakat Avusturyalılar karşısında başarısız olunca hızla geri çekilmek zorunda kalan Osmanlıların bıraktığı savaş ganimetleri arasında çuvallarla kahve çekirdeği de bulunmaktadır. Halk savaş sonrası bırakılan çuvalların içerisinde ki kahve çekirdeklerini görünce

GİZEMLİ KABARTMA

Resim
  Herkese merhaba sevgili kırmızı defter okuyucuları. Kırmızı defterin bu sayfasında sizler ile " nasıl olur da milattan önce ki dönemlerde diz üstü bilgisayar kabartması olur " bunun  hakkında konuşacağız. Dilerseniz başlayalım... Son günlerde  sosyal medya gündeminde ilk sırada olan Antik Yunan kabartmasına yakından bakalım istedik sevgili okurlarımız. Tartışmalar ABD’deki J. Paul Getty Müzesi’nde sergilenen bir Antik Yunan kabartma heykelinden kaynaklanıyor. Bir anıt  mezar kabartmasında oturan bir kadın ve kıyafetlerinden köle olduğunu düşündüğümüz bir kız çocuğu betimlenmiş. Kadın kız çocuğunun sunduğu günümüz dizüstü bilgisayarlarına benzeyen bir şeyi inceliyor. Sosyal medyada bunun dizüstü bilgisayar olduğuna dair bir çok teori tartışıldı durdu. Peki gerçekten uzaylılar Yunan’lılara bu teknolojiyi gerçekten  getirmiş miydi? Zaman makinesi bulunmuş ve gelecekten birileri Antik Çağ Yunan dünyasına ışınlanmış ve giderken  kibarlık edip yanına bu hediyeyi mi almıştı?  Şimd