Hepinize merhabalar sevgili Kırmızı Defter okuyucuları. Kırmızı Defterin bu sayfasında "Pegasus" u inceleyeceğiz. Dilerseniz başlayalım...
Asklepios antik Yunan panteonunda sağlık, şifa ile ilişkilendirilen tanrıdır. Tanrı Apollon ve ölümlü Koronis’in oğludur. Mitolojiye göre; Teselya Kralı’nın kızı Koronis tanrı Apollon’dan hamile kalmıştır. Ancak tanrının çocuğuna hamile iken bir başkasını da yatağına alır. Bu durumu duyan tanrı Apollon kız kardeşi Artemis’den Koronis’i cezalandırmasını ister. Artemis de kadını cezalandırmak için bir ateşe atar. Kadın alevler içinde kaldığında Apollon çocuğuna kıyamaz ve Koronis’in karnını kesip alır. Asklepios, “keserek açmak” anlamına gelen ismini bu mitolojiden almıştır. Apollon oğlu Asklepios’u yetiştirmesi için at adam Kheiron’a verir. Yunan mitolojisinde yarı at yarı insan bilge bir kentaur olan Kheiron Asklepios’u hekimlik, cerrahlık, şifalı otlar, ahlak, erdem, savaş ve av konusunda eğitir.
Homeros, İlyada’sında Asklepios’dan Truva’daki iki Yunan doktor Machaon ve Podalirius babası olarak bahseder. Asklepios’un çocukları, iki oğlu; Machaon ve Podaleirios ve kızları; Iaso, Panacea, Aceso, Aglaia, Meditrina ve Hygeia’dır. Günümüzde kullandığımız hijyen kelimesi kökeni Asklepios’un kızına geri gider. Tıp ve şifacılığı sürdüren Asklepios’un torunları zamanla Asklepiades loncasını kurmuştu. Bu loncanın en tanınmış doktoru Hipokrat’tır. Asklepios birçok yerde tapınım görmüş, adına tapınaklar inşa edilmiştir. Bu kutsal alanlara Asklepion adı verilmiştir. Bilinen Asklepion’lar; Titan-Trika, Rodos, İstanköy, Epidauros, Atina ve Bergama’dadır. Bunlar arasında günümüze yalnızca Bergama Asklepion kutsal alanı ulaşmıştır. Antik Yunan ve Roma sanatında Asklepios heykellerde, çömleklerde , mozaiklerde ve madeni paralarda betimlenmiştir. Çoğunlukla ayakta, uzun bir himation giymiş ve göğüsleri çıplak olarak tasvir edilmiştir. Elinde her zaman etrafına yılan dolanmış asa vardır. Bu asa günümüzde tıbbın simgesidir. Kentaur Kheiron’dan öğrendiği şifacılığı iyice ilerleten Asklepios’a Athena Medusa’nın kanını verir. Rivayete göre medusanın boynunun bir tarafından akan kan zehir iken diğer tarafından akan da panzehirdir. Asklepios bu kanı kullanarak ölüleri diriltmeye başlar. Bu durum başta ölüler ülkesinin tanrısı Hades’in hoşuna gitmez. Çünkü ölüler ülkesinde kimse kalmazsa ona dua eden de olmayacaktır. Bu nedenle abisi Zeus’a durumu açan Hades bir şey yapmasını ister. Ölümsüzlüğün tanrılara özgü olması gerektiğini düşünen Tanrıların kralı Zeus Asklepios’un tüm insanları ölümsüz kılacağından korkarak onun üzerine bir yıldırım gönderir.
Asklepios oracıkta ölür. Oğlunun acısı ile Apollon, yıldırımı Zeus’a hediye eden Kiklopları öldürür. Sonuç olarak da Zeus tarafından Admetos’a hizmet etmek ile cazalandırılır. O güne kadar aslında ölümsüz annesinden dolayı bir yarı tanrı kahraman olan Asklepios, ölümünün ardından tanrılaştırıldı ve takımyıldızı oldu.
Anadoluda ise Asklepios’un ölümü mitolojisine küçük bir ekleme yapılmıştır. Bu rivayet Lokman Hekim’in hikayesi ile benzeşir. Rivayete göre Zeus Asklepios’u yıldırımı ile yaktığında elinde bir reçete vardı. Bu reçete elinden düştü ve toprağa karıştı. Ardından bu topraktan da bugün her derde deva dediğimiz sarımsak bitkisi yetişti. Bir sonra ki yazıda görüşmek üzere KIRMIZI DEFTER de kalın...
Yorumlar
Yorum Gönder