ANTİK MISIRIN ÖLÜM SONRASI HİZMETKARLARI

Resim
 Hepinize merhabalar sevgili Kırmızı Defter okuyucuları. Kırmızı Defterin bu sayfasında "Ölümden sonra ki hizmetkarları" tabi ki Mısır uygarlığına göre  inceleyeceğiz. Dilerseniz başlayalım... Ey Ushabti, eğer çağrılırsan veya ölüler diyarında yapılması gereken herhangi bir işi yapmak için görevlendirilirsen ‘İşte buradayım’ diyeceksin. Antik Mısır hükümdarlarının ölümlerinden sonra hizmetkarlarının kurban edilerek onlarla birlikte gömülmesi, yaygın ama gerçeği tam olarak yansıtmayan bir bilgidir. Bu eksik ve hatalı bilginin popülerliğini Hollywood etkisi olarak açıklayabiliriz sanırım. Mısır bilimciler, Birinci Sülale döneminde hizmetkarların gömülmesi gibi bir uygulamaya dair spekülasyonlar bulunduğu ancak o zaman dahi bunun istisnai bir işlem olduğu konusunda hemfikirler. Ancak Mısır inanışlarında zengin ve önemli insanlara öte dünyada hizmet edilebilmesi için daha ilgi çekici başka bir yol var; hizmetkar heykelcik Ushabti. Eğer dünyanın çeşitli müzelerini gezme fırsatınız

MOĞOLLARIN MERYEMİ

  Hepinize merhaba sevgili Kırmızı Defter okuyucuları. Kırmızı Defterin bu sayfasında sizlerle "Moğolların Meryeminden " bahsedeceğiz  dilerseniz başlayalım.

  Maria  Komnini Paleologina Diplovatacina 1252’de Küçük Asya’nın Iznik şehrinde doğdu. Önemli bir generalin gayri meşru kızıydı. Imparatorluğu, onu ele geçirmiş olan ve nefret edilen haçlılardan geri almayı konuşan ve 1261 de Altın Kapı’dan geçen sekizinci  Mihail Paleologu’nun kızı. O zamanlar, Iznik’te elli yedi sene aralıksız devam eden sürgünden sonra Mihail, Bizanslıların Konstantinopolis’lerine geri dönmelerine rehberlik etti, haçlıları perişan hale getirdikleri şehirden sınır dışı etti ve Doğu Roma Imparatorluğu  (Bizans ) yeniden ortodoksluk havasını soludu. Ancak  Maria Komnini, memleketinin yeniden inşaasından zevk almaya uzun yıllar nail olamıyor. Babası diplomatik nedenlerle, henüz oniki yaşındayken, onu gelin olarak Asya’nın uzak yerlerine gönderme kararı aldı. Cengiz Han’ın torunu ve Kubilay Han’ın genç kardeşi, Moğol Hulagü ile evlenmek üzere. -o zamanlar çıkar için yapılan evlilikler çok popülerdi, -‘Bir kervan tam çeyiz ve küçük Bizans prensesleriyle 1264 kışı  sonrası, Moğol diyarlarına bilinmeyen bir yolculuğa çıktı.

 Maria Komnini Paleologina Diplovatacina, Hulagü’nün gelini olmak için yola çıktı fakat bahtı ona tuhaf bir oyun oynadı. Trabzon ‘dan sonra, 1264’ün sert kışında, Sibirya’nın dehşet verici soğuğunun Ermenilerin bölgesini vurduğu bir yerde kuşatmaya maruz kaldı. O geç kaldığı sırada Hulagü öldü ve yerine otuz yaşındaki başarılı oğlu Abaka geçti. Nihayet Maria, Moğolların başkenti Marageh’e ulaştığı zaman  (günümüzde Iran’da), 1265’ın ilerleyen ilkbaharında, Abaka onu hareminde tutmaya karar verdi ve daha sonra onunla evlendi. Maria ondan hristiyan vaftizi olmasını istedi ve Abaka kabul etti. Böylece “Hatun hanim ” -Moğolların ona söyledikleri isim – onların kraliçesi oldu. Konstantinopoli’den, ikonaları, servis takımları ve nakışlarıyla birlikte, Bizans’ın kent kültürüyle, hristiyan inancıyla, soylu kökeniyle. Tek başına, izole olmuş göçebe bir halk uğrunda, hayatta kalmak için sert koşullarda ve çadır evlerde…

 Maria’nın Moğolların üstünde etkisi bazı alışkanlıklarda ve sosyal davranışlarda; kibarlaşma, görgü, şehir yaşantısına özgü daha kalıcı bir yenilenme için karar vermelerinden -tabi ki eşinin yardımıyla -görünüyor. Onyedi yıllık bir evlilikten sonra eşi ölüyor ve dul kadın rotasını ters yöne  çevirme kararı alıyor. O kadar genç yaşta mahrum kaldığı ve o kadar az memnuniyetini yaşayabildiği memleketine geri dönme kararı. Yine Konstantinopolis’e ulaşıyor. Kendininkilerine kavuşuyor, kimliğiyle buluşuyor.

 Fakat bu onyedi yılda çok şey değişmiştir. “Moğolların hanımefendisi- daha çok Bizanslıların ona dedikleri gibi, onun Moğol deneyimini açıklayıcı bir söz – hayatının kalan yıllarında bir rahibe olarak yaşamaya karar verir. Konstantinopolis’e dönüp eski bir kilisenin bulunduğu tepeyi ve etraftaki arsaları satın aldıktan sonra Kanlı Kilisenin bu gün bulunduğu konumda bir Manastır kuruyor.  Rahibe olmak onun gençlik hayaliydi. Ama kendisi de azize Melani gibi babası tarafından zorla istemediği bir evliliğe sürüklenmişti. Dolayısıyla azizenin ismini alıp o da rahibe oldu ve hayatının geri kalanını o tepede yaşadı. Kariye Müzesi iç narteksdeki Deisis Ikonansının alt bölümünde tasvir edilmiş “Melani Monahi” şahıs ta kendisidir.

 1453’te İstanbul’un fethinden sonra, Kanlı Kilise Sultan II. Mehmed tarafından Fatih Camii’nin mimarı Hristodoulos’un annesine bağışlanmıştır. Aynı şekilde II. Bayezid da kiliseyi Christodoulos’un yeğenine vermiştir. Sultan II. Mehmed ve Sultan II. Bayezid’ın kilisenin Rum cemaatine bırakıldığına dair fermanları mevcuttur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ŞEKERLEME

BALBAL

ANTİK MISIRIN ÖLÜM SONRASI HİZMETKARLARI