ANTİK MISIRIN ÖLÜM SONRASI HİZMETKARLARI

Resim
 Hepinize merhabalar sevgili Kırmızı Defter okuyucuları. Kırmızı Defterin bu sayfasında "Ölümden sonra ki hizmetkarları" tabi ki Mısır uygarlığına göre  inceleyeceğiz. Dilerseniz başlayalım... Ey Ushabti, eğer çağrılırsan veya ölüler diyarında yapılması gereken herhangi bir işi yapmak için görevlendirilirsen ‘İşte buradayım’ diyeceksin. Antik Mısır hükümdarlarının ölümlerinden sonra hizmetkarlarının kurban edilerek onlarla birlikte gömülmesi, yaygın ama gerçeği tam olarak yansıtmayan bir bilgidir. Bu eksik ve hatalı bilginin popülerliğini Hollywood etkisi olarak açıklayabiliriz sanırım. Mısır bilimciler, Birinci Sülale döneminde hizmetkarların gömülmesi gibi bir uygulamaya dair spekülasyonlar bulunduğu ancak o zaman dahi bunun istisnai bir işlem olduğu konusunda hemfikirler. Ancak Mısır inanışlarında zengin ve önemli insanlara öte dünyada hizmet edilebilmesi için daha ilgi çekici başka bir yol var; hizmetkar heykelcik Ushabti. Eğer dünyanın çeşitli müzelerini gezme fırsatınız

TAPINAK ŞÖVALYELERİ

  Hepinize merhaba sevgili Kırmızı Defter okuyucuları. Kırmızı Defterin bu sayfasında sizlerle "Tapınak Şövalyeleri"  hakkında konuşacağız dilerseniz başlayalım.

Tapınak Şövalyeleri, Mabet Şövalyeleri veya Tapınak Tarikatı isimleriyle bilinen Hristiyan askeri tarikatı; 1119 yılında, Hristiyan hacıları korumak amacıyla Fransız soylusu Hugues de Payens ve 8 şövalye arkadaşı tarafından kurulmuştur. Süleyman Tapınağı ve İsa’nın Fakir Askerleri olarak da isimlendirilen tarikat kurulduğunda, Kudüs Kralı II. Baudouin, üs olarak Zeytindağı’nı şövalyelere vermiştir. Zeytindağı’nın Süleyman Tapınağı’na yakınlığı sebebiyle de tarikat, Tapınak Şövalyeleri ismiyle anılagelmiştir. Birinci Haçlı Seferi’nin ardından, Hristiyan dünyası için büyük önem arz eden Kutsal Topraklar fethedilmişti. Avrupa’dan binlerce insan Hac vazifelerini yerine getirmek için Kudüs’ü ziyaret etmeye başlamıştı. Uzun ve güvenli olmayan bu yolculuklar sırasında baskınlar yaşanabiliyor, yolları kesen haydutlar, yolcuların mallarının yanı sıra canlarını da alabiliyorlardı. İnsanların, uzun yıllar ve büyük uğraşlar sonucunda alınan kutsal topraklara güven içinde ulaşamaması Hugues de Payens’i harekete geçirdi. Hacıların ve ziyaretçilerin rahatça kutsal toprakları ziyaret edebilmesi için özel bir birlik kurdu ve birliğin misyonunu belirledi. Kudüs’e gelen ziyaretçileri, kendisi gibi şövalye olan arkadaşlarıyla birlikte koruyor ve Avrupa’ya rahat bir şekilde dönmeleri için onlara refakat ederek yol güvenliğini sağlıyorlardı. Payens ve arkadaşlarının bu tutumu, kısa sürede Hristiyan dünyasında kahraman olarak anılmalarını sağladı.Katolik Kilisesi tarafından 1129 yılında resmi olarak kabul edilen Tapınak Şövalyeleri, her geçen gün büyümeye ve güçlenmeye başladı.Tarikata katılmak ve bir Tapınak Şövalyesi olmak elbette kolay değildi. Öncelikle soylu olmak gerekiyordu. Ardından seneler süren, zorlu eğitimlerden geçmek ve tarikat hakkında kimseye bilgi vermemek gerekiyordu. Bu süreçte birçok gönüllü başarısız oluyor ya da kendi isteğiyle tarikata katılmaktan vazgeçiyordu. 


Tapınak Şövalyeleri at üzerinde kılıç, balta, mızrak ve oku başarılı bir şekilde kullanıyor, kilolarca ağırlığa sahip demir zırhlar giyiyor, zırhlarını ve silahlarını kimi zaman aylarca üzerlerinden çıkartmıyorlardı. Hristiyan dünyasını korumaya yemin etmiş bu profesyonel birlik, beyaz renkteki eşyalarının üzerinde kırmızı haçlar taşıyorlardı. Tümüyle insanları korumak ve savaşmak üzerine kurulmuş olan tarikatın maddi gelir elde ettiği işleri veya bir sermayeleri yoktu. İhtiyaçlarını verilen bağışlarla karşılıyorlardı.  Bu durumdan rahatsızlık duyan ve tarikata bağlılığıyla bilinen Papa II. Innocentius, şövalyelere Avrupa devlet sınırlarından vergisiz ve izinsiz geçme, vergiden muaf tutulma ve Papa dışında hiçbir otoriteye hesap vermeme gibi olağanüstü haklar tanıdı. Elde ettikleri bu güç sayesinde giderek zenginleşen ve güçlenen Tapınak Şövalyeleri, tarihin ilk bankacılık faaliyetlerini başlatmışlardı. Krallara faizle borç veriyor, Avrupa devletlerinin siyasi ilişkilerine müdahale ediyor ve krallar için tehdit oluşturuyorlardı. 13. yüzyıla gelindiğinde, tarikata artık hoş gözle bakılmıyordu. Başta Fransa Kralı IV. Philippe olmak üzere, mali ve siyasi bunalımlar yaşayan krallar, onları ortadan kaldırmak ve mal varlıklarına el koymak için tarikata kafirlik ve eşcinsellik gibi suçlamalar yöneltiyorlardı. IV. Philippe’nin ortaya attığı bu iddialar ve tarikatın ortadan kaldırılması için Papa V. Clemens’e yaptığı baskıların sonucunda, Papa tarikat mensuplarını aforoz etti. Tapınakçıların aforoz edilmelerinin ardından, yani 1312 yılından itibaren, tarikatın tüm mal varlığına el koyuldu ve Tapınakçılar yakılarak öldürüldü. Kaçmayı başaran Şövalyeler olduysa da, artık büyük çoğunluğu öldürülmüş, maddi güçlerini kaybetmiş ve itibarsızlaştırılmışlardı.  Mart 1313’de, son üstadları Jacques de Molay’ın yakılarak öldürülmesinden sonra tarikat tarih sahnesinden silindi.      BİR SONRA Kİ YAZIDA GÖRÜŞMEK ÜZERE KIRMIZI DEFTER DE KALIN…


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ŞEKERLEME

BALBAL

ANTİK MISIRIN ÖLÜM SONRASI HİZMETKARLARI