Hepinize merhabalar sevgili Kırmızı Defter okuyucuları Kırmızı Defter’in bu sayfasında sizleri Hiyeroglif Alfabesinin Çözülüşünü ve bu çözüşün mimarı olan Rosetta Stone anlatacağız dilerseniz başlayalım...
Reşid Taşı olarak da bilinen bu taş pek çok alanda anahtar görevi görür ve kültür, sanat, medeniyet ve düşünce alanında dünyayı ileriye götürür. En büyük göstergelerinden biri de Mısır Medeniyetine ait hiyeroglif alfabesinin gizemini çözmesidir. Mısır hiyeroglifi, kesin olmamakla birlikte MÖ 4000’de oluşturulmaya başlanır ve 3000 yıl boyunca kullanılmaya devam eder. Alfabe ne kadar uzun bir süre kullanılsa da politik ve dini nedenlerden dolayı kaybolur. İlerleyen zamanlarda hiyeroglifin resim türü mü yoksa yazı biçimi mi olduğu sorusu ile karşılaşılır fakat bu sorunun cevabı bulunamaz.İnsanlar 19.yüzyıla kadar bu sorularına yanıt alamazken, arayışları hep sürer. Kayıtlı ilk çalışma MS 5.yüzyılda Horapollo’nun Hieroglyphica’sıdır. Fakat bu eserde yüzyıllardır gelen bir yanlış düşünce biçimi etkin olur ve çalışma kayda değer bir bilgi ortaya koyamaz. Horapollo’dan 4 yüzyıl sonra Arap tarihçileri Zünnun-ı Mısri ve İbn Vah Şiyye hiyeroglifler hakkında düşüncelerini ortaya sürer fakat yine elle tutulabilecek bir deşifre elde edilemez.
15.yüzyılda Avrupalı tarihçiler hiyeroglif yazısıyla ilgilenmeye başlar ve bu alfabeyi, alfabeden ziyade kutsal ve gizli semboller olarak düşünürler. Daha sonra Alman yazı bilimci Athanasius Kircher, aynı Arap araştırmacılar gibi Kıptice ve ek olarak Arapça kelimelerden yola çıkarak, Kıpti dilinin Eski Mısır dilinin bir çeşidi olması gerektiğini söyler.
Yukarıda bahsettiğimiz hiçbir deneme sonuç vermez. Peki Rosetta Taşı nerede ve kim tarafından bulunur ?Rosetta Taşı 1799 yılında Nil Nehri deltasına yakın bir konumdaki Reşid kentinde Napoleon’un Mısır’ı işgali sırasında üsteğmen mühendis Pierre François – Xavier Bouchard tarafından bulunur. 176 kilogram ağırlıktaki siyah granit bu devasa taşın üzerinde Eski Mısır dilleri ve Yunanca olmak üzere üç farklı dil ve alfabe vardır. 112 santimetre yüksekliğindeki Rosetta Taşı’nın önceden 30 santimetre daha uzun olduğu tahmin edilir. Elbette Napoleon’un da işgal etmek için Mısır topraklarını tercih etmesi bir rastlantı değildir. Bu yüzden yanında çok sayıda dil bilimci, tarihçi, sanatçı ve matematikçi bulundurur ve bu konu hakkında titizlik ile çalışmalarına önem verir.Taşı ilginç kılan özelliklerin en başında, eski Mısır dillerinden ‘’hiyeroglif’’ ,‘’demotik’’ alfabesi ve Yunan alfabesi ile yazılan üç nüshasının olması gelir. Bulunan taşın yüzlerce kopyasının olduğu bilinmekle birlikte günümüze de birkaç kopyası ulaşır.
Reşid Taşı’nın neden yazıldığı konusuna gelirsek; Büyük İskender’in Mısır’a gelişiyle ülke topraklarına Yunanca girer. Büyük İskender’in ölümünden sonra devletin başına V. Ptolemaios geçer. İskender dönemindeki yöneticilerin halkla arasında büyük kopukluklar olmasını bir tehdit olarak gören V. Ptolemaios, halkın sevgisini kazanmak adına kendi yönetimiyle ilgili övgü dolu sözler içeren 3 farklı dilde metin yazdırıp, tapınaklarda sergiletir.
Rosetta Taşı bulunduğunda üst kısımda yer alan hiyeroglif yazısı zarar görmüş bir şekilde çıkarılır. Fakat orta ve alt kısımda daha önce çözülmemiş demotik yazı ve Yunanca iyi durumdadır. Hiyeroglifin kötü durumda olduğu anlaşıldığında Mısır’a bir yetkili gönderilerek metnin bir kopyasını bulması istenir. Ancak o dönemde metnin bir nüshası bulunamaz. Taşın önemini anlayan Fransızlar metnin hemen kopyasını oluşturmaya başlayıp, dil bilimcilerini hiyeroglifi çözmekle görevlendirir. Fakat Fransızlar Mısır’dan çekilince Rosetta Taşı’nın himayesi İngilizlere geçer.İngilizler de hiyeroglif hakkındaki çalışmaları devam ettirir. Çünkü Rosetta Taşı artık bir güç gösterisi haline gelir. İlerleyen zamanlarda da Yunanca kısım İngilizce, Fransızca ve Latinceye çevrilir. Yazıların çözümlenmesi hususunda farklı kültürlerin yoğun çabası görülür. Rosetta Taşı çok eski bir tarihe dayanmasına rağmen çağdaş dünyanın en önemli simgelerinden biridir.
Yorumlar
Yorum Gönder