Kayıtlar

Nisan, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ANTİK MISIRIN ÖLÜM SONRASI HİZMETKARLARI

Resim
 Hepinize merhabalar sevgili Kırmızı Defter okuyucuları. Kırmızı Defterin bu sayfasında "Ölümden sonra ki hizmetkarları" tabi ki Mısır uygarlığına göre  inceleyeceğiz. Dilerseniz başlayalım... Ey Ushabti, eğer çağrılırsan veya ölüler diyarında yapılması gereken herhangi bir işi yapmak için görevlendirilirsen ‘İşte buradayım’ diyeceksin. Antik Mısır hükümdarlarının ölümlerinden sonra hizmetkarlarının kurban edilerek onlarla birlikte gömülmesi, yaygın ama gerçeği tam olarak yansıtmayan bir bilgidir. Bu eksik ve hatalı bilginin popülerliğini Hollywood etkisi olarak açıklayabiliriz sanırım. Mısır bilimciler, Birinci Sülale döneminde hizmetkarların gömülmesi gibi bir uygulamaya dair spekülasyonlar bulunduğu ancak o zaman dahi bunun istisnai bir işlem olduğu konusunda hemfikirler. Ancak Mısır inanışlarında zengin ve önemli insanlara öte dünyada hizmet edilebilmesi için daha ilgi çekici başka bir yol var; hizmetkar heykelcik Ushabti. Eğer dünyanın çeşitli müzelerini gezme fırsatınız

ULUSLARARASI MÜZELER KONSEYİ (ICOM)

Resim
Herkese merhabalar sevgili Kırmızı Defter okuyucuları. Kırmızı Defter’in bu sayfasında sizleri boş zamanlarımızda gitmekten hoşlandığımız müzelerin konseyine hatta bu konseyin de ilk gününe götüreceğiz… isterseniz başlayalım; ICOM 1946 yılında bir ihtiyaçtan ötürü doğmuştur. Siz sevgili okuyucularımız yazımızın genelinde bu ihtiyacın ne olduğunu anlayacağınız için buraya ikinci kez yazmıyoruz. Eğer ihtiyacın ne olduğunu bulursanız “iletişim” bölümünden bizimle iletişime geçebilirsiniz :) Paris de ilk toplantısı yapılan ICOM, kısa süre sonra da Meksika’da genel kurul toplantısı gerçekleştirir. 1948-1965 yilları arasında faaliyet alanını geliştirerek; organizasyon, sergi, fuar, sergilerin eğitici rolü, müzelerin nasıl olmasın gerektiği vb. bir çok konuda eğitimlere başlar. Her topluluğun içinde olabileceği gibi ICOM içinde de sorunlar meydana gelmiş hatta konsey aidatları ödenmediği gerekçesiyle kapatılması bile ileri sürülmüştür.1971 yılında düzenlenen konferansın ardından ICOM “eşit ha

BİR VESTA BAKİRESİ OLMAK

Resim
Hepinize merhabalar sevgili Kırmızı Defter okuyucuları. Kırmızı Defter’in bu sayfasında sizleri eski dünyanın en meşhur ve en önemli tapınağı olan Vesta tapınağının bakire kadınlarını ve bu yola nasıl çıktıklarını anlatacağız. İsterseniz başlayalım: Eski dünya da bir çok (eski dünya: özellikle Yunan ve Roma mitolojisinde geçen yerin adıdır.) tapınak mevcuttu. Bu tapınakların da oluşumu ya bir efsaneyle ya da bir hikayeyle başlamıştı. Bu gün sizlere bir tapınağın özelliklerini anlatmaktansa bu tapınağı önemli kılan kişileri anlatacağız. Yunan mitolojisinde adı gecen Vesta tapınağı tarihin tozlu sayfalarına içerisine bulunan bakireler meclisi ile geçmiştir. Çünkü Vesta rahibesi olmak için eğitilen bir kadın bakirelik yemini ettikten sonra; 30 yıl tapınakta çalışacağına söz vermesi gerekmektedir. Bu söz verildikten sonra kişiler “kabul töreni” için rahibeler eşliğinde Vesta Tapınağına getirilirdi. Ve hazırlıklar başlasın… Tapınağa getirilen kişiler önce yıkanır ardından beyaz bir elbise g

23 NİSAN

Resim
 23 NİSAN HİKAYESİ Herkese merhabalar sevgili Kırmızı Defter okuyucuları. Kırmızı Defter’in bu sayfasında Atatürk'ün tüm dünya çocuklarına armağan ettiği bir gün olan 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, her yıl aynı coşkuyla kutlanıyor. Peki hem Türkiye Cumhuriyeti'nin hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin resmi bayramlarından biri olan bu özel gün nasıl ortaya çıktı? İşte Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın ortaya çıkış hikâyesi… Bu anlamlı gün, TBMM'nin açılışının birinci yıl dönümünde kutlanmaya başlanan "23 Nisan Milli Bayramı" ve 1 Kasım 1922'de saltanatın kaldırılmasıyla önce 1 Kasım olarak kabul gören, daha sonra 1935'te "23 Nisan Milli Bayramı'yla birleştirilen "Hakimiyet-i Milliye Bayramı" ile Himaye-i Etfal Cemiyeti'nin 1927'de ilan ettiği "23 Nisan Çocuk Bayramı'nın kendiliğinden birleşmesiyle oluştu. 80 darbesi döneminde ise Milli Güvenlik Konseyi bu bayrama, bugün kabul gören "23 Ni

Ünlü Alman ressam Hans Holbein ve ‘’Elçiler’’

Resim
 Ünlü Alman ressam Hans Holbein ve ‘’Elçiler’’ Herkese merhabalar sevgili Kırmızı Defter okuyucuları. Kırmızı Defter’in bu sayfasında sizlere ünlü Alman ressam Hans Holbein’in çok ses getiren eseri Elçiler’e göz atacağız isterseniz başlayalım… 16. yüzyılın önemli Alman portre sanatçılarından olan Hans Holbein, ayrıntılar üzerindeki gerçekçi çizimleriyle ön plana çıkar. Babasıyla aynı ismi taşımasından dolayı kendisi genç Holbein olarak bilinir. Babası daha çok dini konular hakkında resimler yaparken, genç Holbein burjuvayı resmeder. Holbein’in en bilinen eseri 1533 tarihli ‘’Elçiler’’ isimli tablodur. Kolları masanın üzerinde resmedilen iki kişiden soldaki; Fransa’nın İngiltere elçisi ve resmin siparişini veren Jean de Dinteville, sağdaki ise Lavaur Kardinali Georges de Selve. Georges de Selve’nin de Venedik ve İngiltere’de elçilik yaptığı göz önünde bulundurulursa tablonun isminin ‘Elçiler’ olması çok doğaldır Detaylara indiğimizde Jean de Dinteville’in elinde tuttuğu varaklı hançer k

NERDEN GELİYOR BU KAN?

Resim
 NERDEN GELİYOR BU KAN? Hepinize merhabalar sevgili Kırmızı Defter okuyucuları Kırmızı Defter’in bu sayfasında sizleri geçmişte yaşamış fakat günümüzde değişik bir olayla gündem olan bir hanımefendiden bahsedeceğiz dilerseniz başlayalım.. Lady Day olarak da bilinen Xin Zhui, antik Çin’deki Batı Han hanedanlığı döneminde Dai’nin Markiziydi. Mezarı, ölümünden 2000 yıl sonra yanında birçok değerli eser belge ile birlikte Çin’de Mawangdui adında bir tepenin içinde bulundu. Buraya kadar her şey normal. Ancak herkesi şaşırtan şey, vücudunun ölümünden binlerce yıl sonra bile ne kadar iyi korunmuş olduğuydu. Lady Day tüm organları sağlam ve kan damarları bozulmamış olarak bulundu, hatta damarlarında az miktarda A Tipi kan da vardı ve saçları ve kirpikleri hala duruyordu. Bilim adamları midesinde kavun tohumlarını buldular ve bu sebeple kavun mevsiminde yaz aylarında öldüğüne inanılıyor. Diğer taraftan bu, kavun yedikten sonra birkaç saat içinde öldüğü anlamına da geliyor. Herkeste merak uyan

MAYA MİTOLOJİSİ

Resim
 MAYA MİTOLOJİSİ Herkese merhabalar sevgili Kırmızı Defter okuyucuları. Kırmızı Defter’in bu sayfasında sizleri maya uygarlığının ilginç mitolojisinden götüreceğiz. Dilerseniz başlayalım… Maya geleneklerinde diğer ulusların gelenekleriyle paralellik gösteren sembollerden bazıları şunlardır: Mısır : Mayaların temel sembollerinden biridir. Mayaların kutsal kitaplarından  Popol-Vuh ’ta ilk yapılan Ademler’le sonraki Ademler’in yoğurulduğu maddelerin aynı olmadıkları belirtilir. Önce toprağın kullanıldığı, verim alınamayınca, sonra tahıl (mısır) hamurunun kullanıldığı belirtilir. Geyik : Birçok gelenekte reenkarnasyonu simgeler. Skarabe : Esas olarak Mısır’da rastlanan bu sembole Çin geleneğinde “Altın Çiçeğin Gizi” adlı kitapta, Maya geleneğinde ise Chilam Balam adlı kitapta rastlanır. Köpek : Maya geleneğinde köpek, Güneş’i yolunda sevkeden ilahın sembolüdür. Kartal : Şamanizm’in ve Mayalar’ın temel sembollerinden biridir. Kökeni Orta-Asya olan çift başlı kartal sembolü Hititler’de, Selç

MAYA UYGARLIĞI

Resim
 MAYA UYGARLIĞI Herkese merhabalar sevgili Kırmızı Defter okuyucuları. Kırmızı Defter’in bu sayfasında sizleri bir dönem ses getiren, fakat sonra unutulan ama unutulmaması gereken bir uygarlığa götüreceğiz sizleri. Dilerseniz başlayalım… MS 1. binyılda altın çağını yaşayan köklü Maya uygarlığının geride bıraktığı eserler, günümüz Orta Amerika’sının her tarafında görülebilir. “Maya” terimi; farklı bölgelerde yaşayan modern bir halkı ve bu halkın Orta Amerika’ya yayılmış antik bir uygarlığa hayat veren atalarını ifade eder. Maya uygarlığı MS birinci binyılda altın çağını yaşadı; bu antik uygarlıktan geriye kalan yapılara, günümüzde, Orta Amerika’nın farklı yerlerinde rastlanabilir. Maya uygarlığı hiçbir zaman tek bir devlet olarak var olmadı; aksine, krallar tarafından yönetilen şehirler ve bu şehirlerin etrafına kurulmuş devletlerden oluşuyordu. Bazen, güçlü bir Maya devleti daha zayıf bir devlet üzerinde hakimiyet kurup onları haraç ödeyip iş gücü sağlamaya zorluyordu. Kökenleri Göçebe

ÇATAL MI GÜNAH MI ?

Resim
 ÇATAL MI GÜNAH MI ? Hepinize merhabalar sevgili Kırmızı Defter okuyucuları Kırmızı Defter’in bu sayfasında sizleri oldukça değişik bir o kadar da ilginç bir konudan “çatal kullanmanın günah olduğu” zamanlara götüreceğiz. Dilerseniz başlayalım. Yemek yemek insanlık tarihinin ilk anından son anına kadar var olan, fizyolojik olarak da zorunda olduğumuz bir ihtiyaçtır. Yiyecekler zaman içerisinde elbette şekillenmiş enfes tariflere dönüşmüştür. Zaman ve bölgeler fark etmeksizin insanlar yemek yemek için alet ve edevat kullanma ihtiyacı da duymuşlar ki kaşık, çatal, tabak vb. birçok ürün geliştirmişlerdir. Fakat çatal icadı sonrası tartışmalara neden olmuştur. Neden mi? Çatal ilk kez 11. yüzyılda, İtalya'da meyve yemek için kullanılmış, 1450'li yıllardan itibaren de, et yemeklerinde kullanılmaya başlanmıştı. Avrupa'da çatalın kullanılıp yaygınlaşması 16. yüzyıldan sonra olmuştur. Bunun nedeni ise 11. Yy Avrupası’nın özellikle de İtalya da bulunan kiliseleridir. Kiliseler , çata